17 Haziran 2011 Cuma

The Matrix ve Tüketim Nesli

    Bugün uzun zaman sonra 'The Matrix' i tekrar izledim.Filmden ilk izlediğimde de çok etkilenmiştim ve bazı göndermeler çok hoşuma gitmişti fakat bu ikinci izleyişimde daha bir farklı göründü.
    Film bildiğiniz gibi bir bilimkurgu ve gelecekte robotların insalığı ele geçirmesi üzerine kurgulu ama benim gözlemlediğim film aslında günümüz toplumuna ağır göndermelerde bulunuyor.Mesela Morpheus'un Neo'ya gerçekleri anlattığı sahnelerde insanlığın birer köle haline getirildiğini ve hiçbirinin bunun farkında olmadığı söylüyor.Köle demekle kalmıyor bunu açıyor da ve hepimizin varolma amacının aslında bir pil işlevi görmemizden kaynaklandığını söylüyor.Filmde bolca hristiyanlık göndermeleri de mevcut en başta kurtarıcının 'Mesih' pozisyonunda olması gibi ama ben bunları da aslında hristiyanlıktan öte bir inanç meselesi olarak yorumluyorum.Yani bu kadar uyuşturulmuş bir toplumu kendine getirecek bireylerin mutlaka birşeylere bir inanca kendini bağlaması gerektiğini toplumun ancak bu şekilde uyandırılıp 'Matrix'den kurutulabileceğine vurgu yapılıyor.
   Peki bunların tüketim nesliyle alakası ne diyenleriniz varsa şöyle açayım;bence Matrix günümüz Kapitalist düzeni temsil ediyor ve bu düzenin sahipleri de 'Kapitalist Baronlar'(Makineler).İnsanlık bu düzenin işlemesi için tüketmek zorunda ve de şuursuzca bir ''köle''

gibi tüketmek zorunda bu tüketimi yaparkende hiçbirşeyin farkında olmamalı.Çünkü bu düzenin enerji kaynağı 'Tüketim Toplumu' yani birey aslında bu düzen için bir ''Pil'' vazifesi görmek zorunda, düzenin varolması için bu şart.
  Filmde ana konulardan biri de bence karakterlerden birinin tüm bu gerçekliği gördükten sonra pişman olması ve 'Cehalet mutluluktur' deyip eski köle haline geri dönmek istemesi.Bu çok tartışmalı bir konu ama benim yorumum şöyle;bu cümleleri sarf eden arkadaşın diğerlerinden bir farkı var, diğerleri belli bir inanç ve amaç doğrultusunda toplanmış ve bunun için hallerinden memnunlar ama bu arkadaş pişman çünkü böyle bir gerçekliği fark eden insan mutlaka tutunacak bir dal inanacak bir sistem bulmak zorunda eğer bunu başaramazsa sadece pişmanlıkla ve ''Cehalet Mutluluktur'' sloganıyla hayatı algılar.Yani tüketim toplumunun,vahşi kapitalizminin gerçeklerini tam anlamıyla idrak eden bir insanın tutunacak başka bir dalı yoksa hayatı zehir olur nitekim böyle insanlara bende çevremde bolca rastlıyorum.Şöyle bağlıyım; bilgi belli bir inançla ve amaçla birleşmezse o insana sadece mutsuzluk verir.